NEDEN METROPOL VEYA KENT YAŞAMI CAZİBESİNİ KAYBEDİYOR? KIRSAL YAŞAM SEÇENEĞI TERCİH MI? ZORUNLULUK MU?
Covid 19, iş ve sosyal yaşama ait oluşmuş geleneksel tanımları ve alışkanlıkları kökten değiştirmiştir. Yeni durum aynen kabul edilerek OFİS DIŞI/UZAKTAN çalışma ortamına geçilmiş veya çalışma koşulları yeniden tanımlanarak EV+OFİS karışımı HİBRİD çalışma seçenekleri üretilerek bildiğimiz "Kurumsal İş" hayatı radikal değişimlere uğramıştır.
Bugün Türkiye'de ve Istanbulda yaşayan 50 yaşında bir kişi, TÜİK tarafından açıklanan Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2022 sonuçlarına göre il ve ilçe merkezlerinde yaşayan 85 milyon 372 bin 377 kişilik nüfusun 93,4%’lık kentli nüfus dilimi içinde yer almaktadır. Bir diğer bakış açısına göre, 2023 yılı TUİK ADNKS bulguları Türkiye nüfusunun %7'lik kısmının köylerde yaşadığını ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak Kırsal Yaşam Tarzının benimsenmesi ve büyük kentlerden kaçışın güçlü bir trende dönüşmesi artık TUİK istatistiklerine de yansımaktadır. Sadece sınırlı sayıda gerekçe ortay koymamıza rağmen, KIR/KÖYE GERİYE DÖNÜŞÜ 2020-2030 dönemine ait yeni bir Türkiye gerçeği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Oysa, aynı kişinin doğduğu 1974 yılında, Türkiye toplam nüfusu 40 milyonu aşmış ve şehir ve kasabalarda yaşayanların payı %35, köylerde yaşayanların ise %65 seviyesinde bulunmaktaydı. 2023 yılı itibariyle nüfus artış hızının tarihin en düşük seviyesine düşmesinin ve depremin neden olduğu can kayıplarının etkisiyle toplam nüfus 85.3 milyon kişi olarak açıklanmış ve tarihinde ilk kez kent nüfusu azalarak %93 payına gerilemiş, belde ve köylerde yaşayanların oranı %6,6'dan %7'ye yükselmiştir.
Türkiye'de nüfusu az, ekonomisi büyük ölçüde tarımsal ve hayvans'l faaliyetlere dayalı, kendine özgün sosyal ilişkileri bulunan yerleşim birimleri köy olarak kavramsallaştırılmıştır. Köylere yönelik yapılan ilk yasal düzenleme Tanzimat sonrası çıkarılan 1864 Vilayet Nizamnamesi'dir.
Yerel yönetim birimlerinden farklı bir birim olan köylerin farklı açıdan tanımı yapılmıştır. Sözcük anlamıyla köy kırsal kesimde yer alan az nüfusa sahip bir yerleşim yeri olarak tanımlanabilir. III. Beş Yıllık Kalkınma Planı’na göre köy; ekonomik faaliyetleri tarıma dayanan, geleneklere bağlı olarak oluşturulmuş toplumsal ilişkilere 7 dayanan, belli bir mekana sahip, nüfusu 10.000’e kadar olan küçük yerleşim yerleridir. Hukuki açıdan ise köyler tüzel kişiliğe sahip kamu idareleridir. Sosyolojik açıdan kır hayatını tercih eden ve geçimlerinin büyük bölümünü tarımsal faaliyetler oluşturan mahalli idare birimlerinden daha küçük olan yerleşim şekilleri olarak ifade edilebilir.
Türkiye, kendimize referans noktası olarak aldığımız 1970 doğumlu kişinin doğduğu yıllarda, kendine tarımsal olarak yetebilme özelliği ile çok şanslı sayılan ülkeler listesinde yer almaktaydı. Ancak, sanayileşme ve kentleşmeye sadece üretme kapasitesini kaybeden değil, tarım toprakları ile birlikte nüfusunu da veren köylerimiz, özellikle bugün’ün gıda enflasyonu ve yaşam maliyeti açısından en çok sorgulanan gıda üretim merkezleri olmayı da başarmışlardır.
COVID 19 dönemi, insanlığın doğa ile arasındaki sihirli dengeyi ne düzeyde kaybettiğini ortaya çıkararak, algısal ve yaşamsal bir çok sorgula yapılmasına, aynı zamanda önemli değişim kararlarının alınmasına öncülük etmiştir. Üç yıl önce Covid-19 ortaya çıktığında kent ve kasaba yapılarımızın sonsuza dek değişeceğine dair ağır basan bir his oluşmuştu. Pandeminin ilk dalgasıyla sarsılan büyük metropollerin, İstanbul, New York, Paris, Berlin ve Londra gibi büyük ve yoğun şehirlerin varoluşsal bir krizle karşı karşıya olduğu söylebiliyordu. Üç yıl sonra büyük şehirler hala ayakta ve insanların yaşadığı yerlerde çok büyük değişimlere oluşmadı. Bunun yerine pandemi, zaten yolda olan trendleri ve değişiklikleri hızlandırdı. En temel bir değişiklik ÇALIŞMA ŞEKLİ VE ORTAMI konularında çıktı. Yani nerede ve nasıl çalıştığımız hakkında. Bilgiye dayalı çalışmalarının büyük bir kısmı artık ofise bağlı değil. Uzaktan çalışmaya geçiş, ofis alanı talebini neredeyse %50 azalltı. Devam eden tüm iş merkezi inşaatların gözden geçirilmesine ve pandemi nedeniyle indirilen kira bedellerinin de aynı seviyesinde kalmasına neden oldu. Büyüyen ve yeni konseptler sonucu değişime uğrayan Eve paket servisleri, mevcut fiziksel koşullarını da bu doğrultuda güncelledi ve optimize etti.
Örneğin, Redfine tarafından yapılan yeni bir analize göre, 2021 ile 2022 yılları arasında yaklaşık 1,2 milyon daha fazla ev sahibi ve kiracı, yaşam ve hava kalitesi düşük ABD şehirlerinden başka şehirlere taşınmış ve nedenlerini, iklim/hava koşulları, yaşam maliyeti ve gayrimenkul fiyatlarının yükselmesi olarak açıklamıştır. Avrupa, son 20 yıldır metropollerden küçük kasaba ve köylere doğru hızlanan nüfus göçünü izlemektedir. Genellikle aileler için varsayılan bu trend, son 10 yılda kapsamını hayli genişletmiş görünmektedir. Bu durum, benzeri gelişmelerin Türkiye’de 2020 yılından bu yana dikkate çeken şekilde arttığını sergilemektedir.
Detaylarını daha sonra aşama aşama paylaşacağımız 2023 yılının son çeyreğinde tamamlanan TÜRKİYE 2020 sonrası KENTKÖY-GÖÇ araştırmasının bulgularına göre en çarpıcı 10 temel saptamayı aşağıda sıralıyorum.
1. Büyük şehirler ile kır/köy arasındaki yaşam maliyeti farkı sadece, kira, gıda ve ulaştırma dikkate alındığında %40 oranını aşmıştır.
2. Büyük kentlerde yaşayan orta ve düşük gelirli aileler için, eğer herhangi bir ev veya arsa sahibi değilseniz, yeni ev sahibi olma ihitmaliniz %1’den düşüktür.
3. Büyük kentler ile kasaba ortaokul veya liseleri arasında avantaj sağlayacak bir kalite farkı kalmamıştır.
4. Başka bir yerde yaşamayı düşünen deneklerin bölgesel tercihleri; Ege Bölgesi %43, Akdeniz Bölgesi %25, Marmara Bölgesi %14, Anadolu Bölgesi %9, Karadeniz Bölgesi %5, Doğu Anadolu Bölgesi %3, Güney Doğu Anadolu Bölgesi %1.
5. Şehir ve köylerin alt yapısal gelişmelere bağlı olarak yakınlaştığını ve yaşanabilir olduğunu düşünenlerin oranı %65.
6. Yaşamlarını yarı zamanlı olarak büyük kentte, diğer yarısında kır veya köyde yaşamak istediğini söyleyenlerin oranı %47.
7. Şehirde yaşama maliyetini düşürmek mümkün değil, ama köyde üretkenlik ile %25 daha düşürülebilir şeklinde düşünenlerin oranı %39.
8. Neden Şehirde yaşamak istemiyorsunuz sorusune en çok cevap alan seçenekler: Trafik, iklim, su kaynakları, güvenlik ve gıda fiyatları.
9. Katılımcıların %86’sı köy yaşamının daha sağlıklı ve daha uzun yaşam sunacağına kesinlikle inanıyorlar.
10. Katılımcıların %73’ü, köy yaşamının daha mutlu eden bir yaşam tarzı olduğuna kesinlikle inanıyorlar.
Sonuç olarak Kırsal Yaşam Tarzının benimsenmesi ve büyük kentlerden kaçışın güçlü bir trende dönüşmesi artık TUİK istatistiklerine de yansımaktadır. Sadece sınırlı sayıda gerekçe ortay koymamıza rağmen, KIR/KÖYE GERİYE DÖNÜŞÜ 2020-2030 dönemine ait yeni bir Türkiye gerçeği olarak karşımıza çıkmaktadır.